Geçenlerde başıma gelen bir şeyden bahsetmek istiyorum bu
yazıda.
4 yıllık bir arkadaşımın hayatımdan ‘tamamen’ çıkışını
gördüm.
Aslında biliyorum ki, 4 yıldır aynı değiliz.
Hatta biz bu arkadaşlığa 2
yıl diyelim. Mm...1 yıl?
Gerçekten doğru
düzgün kaç yıl geçirdik arkadaş olarak, dost olarak...
Yavaş yavaş biten bir arkadaşlık...
Ve geçen tamamen bitti. Üstelik bunu tesadüfen fark ettim.
Sanırım bu daha acı…
İlginç gelen nokta şu ki, o arkadaşla bir beş yıl daha
konuşmasam yokluğunu hissetmem. Böyle biri gidince, tamamen hayatımdan yok
olduğunu görünce üzülüyorum.
Peki, bunun sebebi nedir?
Gerçekten nedir?
Uzaklardan, geçmişinden kalan bir anın gidiyor çünkü.
Belki de
canını asıl acıtan bu?
Bence bu.
Yoksa insanın sevmediği biri (ya da olmasa da olur
dediğimiz biri-o kadar gaddar olmayalım) gidince hayatından neden bu kadar
kırılsın ki?
Biterse bitsin demez mi? Belki de bir tek ben
diyemiyorumdur…
Hatıralar unutulmaz. Unutmayın.
Geçmişi her insan özler. Çünkü bir şeyler vardır ve siz
bazen orada kalmak istersiniz. Bazen olur bu. Ama düşününce… Bana “haydi seni
geçmişe götürelim,tekrar yaşa!” deseler cevabım o kadar net olurdu ki.
Hayır.
Sebebini bilemiyorum. Ama hayır.
Hatıralarımı, güzel
anılarımı özlüyorum ama geçmişine değil geleceğine,hayallerine bağlı bir insanım ben. Belki
de bu yüzden hayır.
Bugün sizi üzen o şey, birkaç yıl sonra komik bir anı olarak
geliyor.
Gülüp geçiyorsunuz. Hayatınızdaki kötü olaylara böyle bakmak gerekiyor
sanırım.
Geçer, diyerek devam etmek gerekiyor.
O zaman bizde “life
goes on” der keyfimize bakarız. :)
Geçmişinize bağlı kalmayın, geleceğinizi düşünün, hayal
kurun ve daima gülümseyin!
Herkese mutlu günler.